23.10.2023
İstanbul Planlama Ajansı’nın Kent Gündemine Bakış serisi kapsamında “Ekonomik Krizin Eğitim Maliyeti” raporu yayımlandı.
Raporun tamamına buradan erişebilirsiniz

Rapor kapsamında uluslararası göstergelerle karşılaştırılmalı olarak Türkiye’deki okullaşma verileri, kriz alanları ile birlikte değerlendirildi. Araştırma kapsamında ayrıca Türkiye genelinde ve İstanbul özelinde saha araştırmalarından veri ve gözlemlerle ekonomik krizin eğitime erişime etkisi incelendi. Buna göre yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı ile mücadele eden ailelerin temel ihtiyaçların yanı sıra eğitim ve sağlık harcamalarından vazgeçmeyi bir öncelik haline getirmek durumunda kaldığı öne çıkıyor. 

Rapora göre; 

  • Eğitime yapılan kamusal yatırımların daralması, 
  • Eğitimcilerin özlük hakları ve kazançlarının yeterince iyileştirilmemesi, 
  • Öğretmen atamalarının yeteri sayıda ve adil şartlarda yapılmayıp ücretli öğretmen emeğine yüklenilmesi, 
  • Kamuya ait eğitim binalarının fiziki koşullarının yeterince düzeltilmemesi ve bina sayısının artırılmaması, 
  • Eğitim sisteminin sıklıkla değiştirilmesi ve diğer birtakım bilinçli politik uygulamalar sonucunda 

nitelikli eğitime erişim ve eğitimde başarı gittikçe özel okulları tercih eden üst orta sınıf ailelerin çocuklarıyla sınırlı kalıyor. Bu tablo içerisinde yüksek maliyetle hizmet veren özel okullar ile giderlerinin birçoğunun öğrenci ve velilere devredildiği devlet okulları arasındaki uçurum artıyor. 

Kamu kemer sıkmaya eğitimden başladı

2016’da GSYH içerisindeki payı %4,21 olan eğitim bütçesinin 2023 yılı içindeki payı %3,48’e gerilerken, 2016 yılında eğitime merkezi yönetim bütçesi içinde %19,24 olarak ayrılan pay 2023’te %14,53’e geriledi. Benzer biçimde, merkezi bütçe yatırım ödeneğinden 2022’de MEB yatırımlarına %22,34 oranında pay ayrılırken bu oran 2023’te %12,65’e geriledi.

Örgün eğitim çözülüyor: 2,5 milyona yakın öğrenci açık öğretimde

2021 yılında 1 milyon 452 bin 331 olan açık öğretimde okuyan öğrenci sayısı 2022 yılında 1 milyon 738 bin 198’e yükselmişken; 2022-2023 eğitim öğretim yılında 608 bin kişi daha artarak 2 milyon 346 bin 654’e ulaştı.

Özelleşme devam ediyor: Eğitim artık zengin işi

2022-2023 eğitim-öğretim yılında okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde toplam 19 milyon 904 bin 679 öğrenci örgün eğitim aldı. Toplam 75 bin 19 eğitim kurumu içinde devlete ait okul sayısı 60 bin 734 (%81) iken, özel okulların sayısı 14 bin 281 (%19) olarak kaydedildi.

Kamu yatırımlarında eğitim alanına ayrılan paydaki düşüş eğilimi eğitimi, “anayasal hak olarak parasız sağlanması gereken bir kamu hizmeti” olmaktan çıkardı. Sonuç olarak nitelikli eğitime erişim ve eğitimde başarı çoğunlukla özel okulları tercih eden üst orta sınıf ailelerin çocuklarına ait hale geldi. 

Eğitimin maliyeti ailelerin sırtında: Yoksul çocuklar okulu bırakıyor 

2020’de yapılan eğitim harcamalarının %74,7’si devlet tarafından finanse edilirken bu oran 2021 yılına gelindiğinde %72,5’e geriledi. Bu doğrultuda, 2020 yılında eğitim harcamaları içinde hanelerin yaptığı harcamaların payı %20 iken 2021 yılında %22’ye çıktı. Bu da zorunlu eğitimin maliyetinin beşte birinden fazlasının ailelerin bütçesi üzerinden karşılandığına işaret ediyor. 

2011 yılında hanehalklarının eğitime yaptığı harcama 13 milyar 782 milyon iken, 2021 yılına gelindiğinde 75 milyar 774 milyon TL’ye yükselerek 5,5 kat arttı. Devletin eğitime harcadığı bütçe nominal olarak artmış olsa da GSYH içindeki oranı düzenli olarak düşüş gösteriyor. İlgili verilerin tümü, kamu tarafından eğitime ayrılan bütçenin her geçen yıl daraldığına, anayasal hak olan ücretsiz eğitimin maliyetinin hanehalkı ile bölüşüldüğünü gösteriyor. 

Altını çizmek gerekir ki derinleşen yoksulluğun da etkisiyle, eğitimin hanelerin sırtına binen bu mali yükü her geçen gün çok daha fazla öğrencinin çocuk işçiliği ve/veya çocuk evliliği gibi sorunlarla karşı karşıya kalmasına, dolayısıyla da okul terklerine yol açıyor. 

Enflasyonun faturası çocuklara: Dört çocuktan biri okula aç gidiyor 

Gıda enflasyonunun aşikar bir sonucu olarak çocuklar yalnızca evde değil okulda da yetersiz besleniyor ya da beslenemeyip derslere aç gidiyor. Nüfusun dörtte birinden fazlasını (%27) oluşturan çocukların dörtte üçü okul çağında olup okul çağındaki çocukların da en az dörtte birinin okula aç gittiği tahmin ediliyor.