KENT GÜNDEMİNE BAKIŞ: Kentsel Dönüşüm Yasa Değişikliği: Dönüşüm Kimin İçin?


16.11.2023

İstanbul Planlama Ajansı’nın Kent Gündemine Bakış serisi kapsamında “Kentsel Dönüşüm Yasa Değişikliği: Dönüşüm Kimin İçin?” raporu yayımlandı.

GÖRÜNTÜLE

İPA, yeni raporunda kamuoyunda sıkça tartışılan kentsel dönüşüm yasasındaki yeni değişiklikleri, konunun uzmanları ile birlikte irdeledi. 2012 tarihli 6306 sayılı kanundaki değişikliklerin incelendiği “Kentsel Dönüşüm Yasa Değişikliği: Dönüşüm Kimin İçin?” raporunda hem son 11 yıldaki kentsel dönüşüm uygulamalarının değerlendirmesine hem de yeni yasanın eksik ve risklerine yer verildi.

Raporun verilerle ortaya koyduğu üzere geçtiğimiz 11 yıl boyunca yapılan çalışmaların depreme hazırlıktan çok rant odaklı projelere yoğunlaştığı göze çarpıyor. Yeni yasa ile birlikte bu eğilimin giderek kuvvetlenmesi muhtemel gözüküyor.

6306’nın 11 Yıllık Muhasebesi
Rapordan önce çıkan verilere göre;
6306 sayılı yasa kapsamında

    • 20,8 milyon metrekare riskli alan, 418 milyon metrekare rezerv alan ilan edildi.
    • 69 adet Riskli Alan ve 157 adet Rezerv Yapı Alanı ilan edildi.
    • İstanbul’daki toplam 1,2 milyon bina bulunuyor ve bunların yaklaşık 800 bini 2000 yılı öncesine ait. Son 11 yılda sadece 84 bin yapı dönüştü.

Öte yandan raporda İBB 18 ilçede yaklaşık 33 milyon m2’lik 142 adet “öncelikli müdahale alanı” (ÖMA) * tespit ettiği çalışmasına da yer verildi. Bu çalışmada belirlenen 142 alan arasından 6306 kanun kapsamında,

    • Sadece 2 tanesi riskli alan ( 73 bin m2)
    • Sadece 6 tanesi rezerv alan (283 bin m2)  ilan edildi.
    • 8 ilçede toplam 20 milyon m2’lik öncekli müdahale alanı var ama ne rezerv ne riskli alan ilanı bulunuyor.

İBB ÖMA çalışması ve 6306 sayılı kanunun uygulamaları karşılaştırmasına göre;

    • Yasayla ilan edilen riskli alanların sadece binde 3,5’i (%0,35) öncelikli müdahale alanında yer alıyor.
    • Yasayla ilan edilen rezerv alanların sadece on binde 7’si (%0,07) öncelikli müdahale alanında yer alıyor.
    • 6306 sayılı Kanun kapsamında ilan edilen 8 rezerv alan ve 4 riskli alan “İstanbul’da Büyük Ölçekli Projeler ve Proje Alanları” çalışması kapsamında incelenen 130 proje arasında yer alıyor. Bu 12 proje arasında Çekmeköy ve Dikimevi gibi eski askeri alanlar, Fikirtepe, Zeytinburnu Nakliyeciler sitesi gibi şehir merkezinde yer alan alanlar bulunuyor.

* Çalışma kapsamında, tescilli yapılar, çalışma öncesi yenilenmiş alanlar, sit alanları, yenileme alanları, koruma alanları ve Boğaziçi Ön Görünüm Bölgesi hariç tutulmuştur.

Rapordan Yeni Yasaya Dair Öne Çıkan Yorumlar

    • “Rezerv yapı alanı” ilanlarında “yeni yerleşim alanı” kriterinin uygulanmaması suistimal edilmeye açık bir belirsizlik yaratıyor.
    • Rezerv yapı alanı ilanlarının Kentsel Dönüşüm Başkanlığı adına bir “gelir kaynağı” haline getirilmesi sonucu, bu kapsamdaki işlemlerin amacı dışında yapılmasının önü açılacak.
    • (Tescil dışı alanlar ile ilgili Başkanlığa çok geniş bir yetki verilmesi) kentlerdeki sosyal ve teknik altyapı alanlarının büyüklüğü, konumu ve sürekliliği bakımından olumsuz sonuçlar doğurabilir.
    • “Rezerv yapı alanı” adı ile yeni yerleşim alanları oluşturarak konut ve işyeri arzını artırmak mevcut riskli yapı stokunun dönüşmesine hizmet etmiyor. Aksine, mevcut riskli yapıların ve riskli alanların köhneleşmesine neden olması daha kuvvetli bir ihtimal.
    • İmar planlarında yol, yeşil alan gibi kamunun (devletin) değil, herkesin mülkü olarak kabul edilen alanların kadastral parsele dönüştürülemez. Ancak kanuna eklenen madde ile tescil dışı alanlar önce hazine mülkiyetine geçirilip sonra da süreç içinde oluşacak imar hakları Cumhurbaşkanlığına veriliyor. Bu alanlar genellikle imar uygulaması sonucu vatandaşlardan bedelsiz olarak sağlanmış yerler. Dolayısıyla bedelsiz olarak vatandaşların mülküne karşılıksız el konulması yolu oluşturuluyor.
    • (İmar planlarının ilan edilme süresinin 1 aydan 15 güne düşmesine dair) Planların askıya çıkarılarak ilan edilmesi aslında planlamaya katılımın en önemli aracıdır. Dolayısıyla bunu itiraz değil, katılım süreci olarak değerlendirmek daha doğru olur. Bu değişiklikler aracılığıyla sürenin yarı yarıya azaltarak katılım sürecini kısıtlaması ve bu düzenlemenin İmar Kanununa aykırı olması hukuksal bir değerlendirmeyi de gerektiriyor.
    • Hak sahiplerinin sürece katılması ve bilgi edinmelerine yönelik süreçlerin 15 gün ile sınırlandırılmasına ek olarak, kentsel dönüşüm uygulamalarında kiracıların gözetilmesi ve olası hak kayıplarına ilişkin herhangi bir düzenleme yer almamaktadır.
    • Yeni düzenleme İBB tarafından paylaşılan tüm öneri ve sorunlara rağmen barınma krizine çözüm bulamayacak, hatta daha da büyütecektir. Bütüncül bir konut politikası oluşturmayan bu düzenleme afet odaklı değil, sadece inşaatı önceleyen bir bakıştan ibarettir.